Haber

Lale Karabıyık: “Şu anda gözlemlenen eğitim içeriğinin bilimden ve Cumhuriyetin temel değerlerinden uzaklaştırılmasıdır.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, “Eğitimde liyakatsiz takımlaşma, eğitimin kamusal niteliğinin zayıflatılması, eğitim içeriğinin bilimden ve cumhuriyetin temel değerlerinden uzaklaştırılması şu anda gözlemleniyor. Eğitim sistemimiz” ikinci yüzyıla düşmüş, milliyetini, bilimsel, laik ve kamusal niteliklerini kaybetmiş, plansız bırakılmıştır.” Okulların ihtiyaç duyduğu çalışanlara ve eğitime gerekli donanımın tam olarak sağlanamaması, çocuklarımızın korunamaması, onların okulda beslenmelerinin sağlanamaması, çağın gerektirdiği teknolojinin sağlanamaması. evde ve okulda, mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğini istismar ederek, açık eğitim adı altında çocukları okuldan uzaklaştırarak, onlara nitelikli okul kapıları hazırlayarak. Sınavlarla değerli ve amansız rekabete dayalı merkezler açarak, eğitimin yükünü velilere yükleyerek, öğretmenleri itibarsızlaştırarak, yükseköğretimde gençlerine nitelikli konaklama imkanı sunamayarak, eğitim ve öğretim arasındaki bağı kopararak yaşadığımız dünyaya giriyor. istihdam ve okuduğunu anlama, sayısal ve fen becerilerinde ortalamanın altında kalmak. Sonuç olarak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında eğitim sistemimiz geleceğimiz açısından en önemli sorun alanı haline gelmiştir” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, ‘Cumhuriyetin ikinci yüzyılında eğitim sorunları’ konulu yazılı basın açıklaması yaptı. Karabıyık’ın açıklaması şöyle:

“OECD TARAFINDAN DÜZENLENEN PISA VE TIMSS SINAVLARI SONUÇLARINDA OKUMA, MATEMATİK VE FEN ALANLARINDA KATILIMCI ÜLKELER ORTALAMASININ ALTINDAYIZ”

“Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yılını millet olarak kutladık. Cumhuriyet, hayatın her alanında devrimleri eğitimle kurmuş, yaygınlaştırmış ve geliştirmiştir. 1923-1924 öğretim yılında 4 bin 894 ilkokulumuz vardı. 10 bin 238 öğretmen 342 bin öğrenciye eğitim veriyordu.Ülkemizin nüfusu 10 milyon civarındaydı ve bu nüfusun yüzde 90’ı kırsal kesimdeki 40 bini aşkın yerleşim yerine dağılmıştı.Şehirlerde mesleki eğitim veren okullar dışında 72 ortaokul bulunuyordu. 28 lise ve 9 yükseköğretim kurumu. Toplam okuma-yazma oranımız yüzde 10. Geriye dönüp baktığımızda elbette gelinen nokta niceliksel başarıdır. Ancak karşılaştırmayı yaptığımızda asıl amacımız ‘yakalamak’. “İleri medeniyetleri yukarıya taşımak ve aşmak” için bulunduğumuz yer bize yakışmıyor.OECD’nin düzenlediği PISA ve TIMSS sınavlarının sonuçları okuma, matematik ve fen bilimleri alanlarında katılımcı ülke ortalamalarının altında olduğumuzu gösteriyor. OECD’nin “yetişkin becerileri” araştırmasında durum daha da kötü. Elbette bunların nedenleri var. İkinci yüzyılda eğitim alanında en önemli hedefimiz bu sebepleri ortadan kaldırmak olacaktır.

“ŞU ANDA TAKİP EDİLEN EĞİTİMİN İÇERİĞİ BİLİMDEN VE CUMHURİYETİN TEMEL DEĞERLERİNDEN UZAKTIR”

Şu anda izliyorum; Eğitimde haksız yere kenetlenmek, eğitimin kamusal niteliğini zayıflatmak, eğitimin içeriğini bilimden ve Cumhuriyetin temel değerlerinden uzaklaştırmak demektir. Sonuç olarak eğitim sistemimiz ikinci yüzyıla, milli niteliğine ulaştı; Bilimsel, laik ve kamusal niteliklerini yitirerek, plansızlığa terk edilerek, çalışanlara gerekli donanım ve okulların ihtiyacı olan eğitim tam olarak sağlanamayarak, çocuklarımızı koruyamayarak, okulda beslenmeyi sağlamak, çağın gerektirdiği teknolojiyi evde ve okullarda sunamayarak, mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğini istismar ederek, açık öğretim adını kullanarak. Çocukları okuldan uzaklaştırarak, kıyasıya ve amansız bir rekabete dayanan merkezi sınavlarla nitelikli okulların kapılarını onlara açarak, eğitimin yükünü velilerin sırtına yükleyerek, öğretmenleri itibarsızlaştırarak, yükseköğretimde gençlere nitelikli barınma imkanı sunamayarak. , eğitim ve istihdam arasındaki bağı kopararak, yaşadığımız dünyada okuma-anlama, aritmetik vb. ortalamanın altında fen becerileriyle giriş yapıyoruz.

“‘BÜTÜN YURTLAR DEVLET DENETİMİNDE OLMALI’ DEDİĞİMİZDE, KÜÇÜK YAŞ GRUPLARINA ÖZEL YURTLAR AÇILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK ÇIKARILDI”

Öte yandan laik eğitimden uzaklaşıp tarikat ve cemaatlere kapı açma arzusu öğrencilerin ve gençlerin maksimum yararına değil; Bakalım bu süreçte gelecek nesilleri ideolojik olarak şekillendirme projesinin ön planda tutulması nasıl sona erdi: Dördüncü bakan döneminde milli bayramların stadyumlarda kutlanması yasaklandı. Beşinci bakanlık döneminde öğrenci yemini kaldırıldı. Altıncı bakanlık döneminde vakıf ve derneklerle etkili protokoller imzalandı. Ortaokul düzeyinde özel yurtların açılması yönünde yasal düzenleme yapıldı ve biz ‘tüm yurtlar devletin denetimi altında olmalı’ derken Karaman ve Aladağ olaylarına rağmen daha da küçük yaş gruplarına özel yurtlar açılması yönünde düzenleme yapıldı. . Bu dönemde okullarda mescit uygulamasına da başlandı. Yedinci bakanlık döneminde Andımızla ilgili Danıştay kararına bile itiraz edildi. Yedinci bakan döneminde de vakıf ve derneklerle protokoller yapılmaya devam edildi. Ve yine aynı dönemde çok önemli bir konu yaşandı; Diyanet Yaz Kur’an Kursları raporunda mezhep ve cemaatlerden şikayetçi oldu. Yine aynı bakanlık döneminde Sosyal Faaliyetler Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak okulların kapıları tamamen vakıf ve derneklere açıldı.

“ZEREN ERTAŞ BİRİSİNİN CEHALETİ VE SORUMLULUĞU NEDENİYLE HAYATINI KAYBETTİ”

Öte yandan Cumhuriyetin ikinci yüzyılını kutlarken, 25 Ekim gecesi Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda öğrencilerin bindiği asansörün devrilmesi sonucu öğrenci Zeren Ertaş’ın vefat etmesi hepimizi derinden üzdü. Aydın Efeler merkez ilçesinde bulunmaktadır. Bir ailenin ya da bir gencin üniversiteye girmesi bu ülkede büyük emek gerektiriyor. Bu çabayı başaranlardan biri de Zeren Ertaş’tı. Birilerinin bilgisizliği ve sorumsuzluğu sonucu hayatını kaybetti. Devlete emanet edilen bir hayat, devlet adına çalışan sorumsuz ve beceriksiz kişilerin yapılması gerekenleri zamanında yapmaması nedeniyle sona erdi. Çünkü o asansörün arızalı olduğu yurt yönetimi tarafından biliniyordu. O dönemde bilinen bir sorun olmasına rağmen önlem alınmadıysa ve bunun sonucunda bir kişi öldüyse bu bir kaza değil cinayettir. Bir diğer konu ise devletin üniversite öğrencilerinin yurt sorununu çözmek yerine, yurt ihtiyacı olan gençlere yeterli sayıda yurt yapmayarak onları tarikat ve benzeri yapıların kucağına atması, yurtlarda kalanların ise yurtlara atılmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokoller ile Diyanet bünyesindeki yapıların kontrolü altına alınmıştır.

“HAYIR ÜNİVERSİTEMİZ 2022-2023 DÜNYA SIRALAMASINDA İLK 500’DE OLMADI VE İLK BİNDEKİ ÜNİVERSİTEMİZİN SAYISI 2011-2012 DÜNYA SIRALAMASINDA 20 OLARAK BU YIL 9’A DÜŞMÜŞTÜR”

Üniversitelerimizin durumuna da bakalım: Üniversitelerimiz akademik açıdan dünya sıralamasında sürekli geri kalıyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilişim Enstitüsü bünyesinde 2009 yılında kurulan University Ranking by Academic Performance (URAP) kısa adıyla Akademik Performansa Göre Sıralama’nın kamuoyuna duyurduğu basın açıklamasında üniversitelerimiz için şu bilgilere yer verildi: URAP 2010-2011 dünya sıralamasında 3 üniversitemiz; üniversitelerimiz (Hacettepe, İstanbul ve Ankara üniversiteleri) ve 20 üniversitemiz ilk binde yer aldı. URAP 2011-2012 dünya sıralamasında 5 üniversitemiz (İstanbul, Hacettepe, Ankara, Ege ve ODTÜ) ilk 500’de, 20 üniversitemiz ise ilk 1000’de yer aldı. URAP 2012-2013 dünya sıralamasında ise 5 üniversitemiz ilk 500’de yer aldı. Üniversitelerimizden (İstanbul, Hacettepe, Ege, ODTÜ ve Ankara Üniversiteleri) ilk 500’de, 20 üniversitemiz ise ilk 1000’de yer aldı. URAP 2013-2014 dünya sıralamasında 4 üniversitemiz ilk sıraya girmeyi başardı. 500 (İstanbul, Hacettepe, ODTÜ ve Ege üniversiteleri) arasında yer alırken, ilk 1000’deki sayı 19’a düştü. URAP 2014-2015 dünya sıralamasında 4 üniversitemiz ilk 500’e (ODTÜ, Ege, İTÜ ve İstanbul) girmeyi başardı. URAP 2015-2016 dünya sıralamasında ise ilk 500’de 2 üniversitemiz (ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi) yer alırken, ilk 1000’deki sayı yine 18 oldu. URAP 2016-2017 dünya sıralamasında ilk 500’de üniversitemiz yok, ilk binde yer alan sayımız ise 16’ya düştü. URAP 2017-2018 dünya sıralamasında ise ilk 500’de yer alan üniversitemiz yok ve ilk binde yer alan üniversitemiz yok. ilk 1000’deki sayımız 15’e düştü. URAP 2018-2019 dünya sıralamasında ilk 500’de yer alan üniversitemiz yok, ilk 1000’deki sayımız ise 13’e düştü. URAP 2019-2020 dünya sıralamasında, ilk 500’de üniversitemiz yok ve ilk binde yer alan sayımız 9’a düştü. URAP 2020-2021 dünya sıralamasında ise ilk 500’e girebilecek bir üniversitemiz (Hacettepe Üniversitesi) var ve bu sayı da 1. sırada yer alıyor. ilk bin 9’da sabit kaldı. URAP 2021-2022 dünya sıralamasında hiçbir üniversitemiz ilk 500’e giremedi. İlk bindeki sayısı 10. URAP 2022-2023 dünya sıralamasında hiçbir üniversitemiz ilk 500’e giremedi. İlk 500’e girin. 2011-2012 dünya sıralamasında ne yazık ki ilk binde yer alan üniversite sayısı 20 iken bu yıl 9’a düştü.

“CUMHURİYETİMİZİN İKİNCİ YÜZYILINDA EĞİTİM SİSTEMİMİZ GELECEĞİMİZİN EN ÖNEMLİ SORUN ALANI HALİNE GELMİŞTİR”

Etkisi yüksek dergilerde yayınlanan yazılar açısından bu tablo İran ve Suudi Arabistan’ın gerisinde olduğumuzu gösteriyor. Sonuç olarak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında eğitim sistemimiz geleceğimiz açısından en önemli sorun alanı haline gelmiştir. “Eğitim sistemimiz, Anayasa’nın 42’nci maddesinde belirtilen niteliklere ve Milli Eğitim Temel Kanununda belirlenen amaç ve ilkelere uygun hale getirilmelidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu